Maske Bahane Egom Şahane

Gün geçmiyor ki Adliye çalışanları, amirleri yada diğer iş sahipleri tarafından kötü bir muameleye maruz bırakılmasın. Yazımıza konu olay ise Ankara Adliyesi Dışkapı Ek Hizmet binasında yaşanmış. Nedeni bilinmez meslektaşımız bir Zabıt katibi asansöre bindiği esnada maskesini takmamış. Bunun üzerine ne mi olmuş asansörde ki kimse birşey söylememiş ve asansörle gidecekleri kata gitmişler demek isterdim ama öyle olmamış asansörde ki kalabalık içinden bir yiğit çıkıp “neden maskesiz asansöre biniyorsun, burada mesafenin yetersiz olduğunu görmüyor musun” demiş. Bunun üzerine her türlü pandemi tedbirinin en yüksek seviyede alındığı,(çalışan ve gelen iş sahiplerinin bulaşı riskine karşı hat safhada korunduğu, sırf bu nedenle pandemi döneminde 10 kişilik asansörlerin hınca hınç doldurulduğu, personellere tahsis edilen, adına servis dedikleri ve personellerin üst üste alt alta yolculuk ettiği, koridorlarında aynı anda 8 kişi bulunabilir yazılırken en az 30-40 kişinin bulunduğu) kurum çalışanı meslektaşımız “ben maske takmıyorum” demiş! Bunun üzerine o baba yiğit kişi ben Hakimim sen nasıl böyle konuşuyorsun, hangi birimde çalışıyorsun demiş! Meslektaşımız da, olayda okadar hiddetlenmiş ve gözü dönmüş olmasına rağmen “araştırır bulursunuz” demiş. Yine tutanaktan öğrendiğimiz kadari ile Hakim “hem maske takmıyor hem de yüksek sesle konuşuyor ve bu şekilde yüksek sesle konuşarak covid’in yayılmasını sağlıyor, maske takıp yüksek sesle konuşsa neyse” demiş. Olay burada bitmiş mi? Tabi ki hayır, tutulan tutanak komisyona gönderiliyor ve komisyon ışık hızıyla bir karar alarak sözleşmeli personel olan meslektaşımızın sözleşmesini askıya alıyor!

Şimdi olayı irdelersek; maske takmama eylemi idari para cezası yaptırımı gerektiren bir suç ve bu nedenle meslektaşımızın sözleşmesinin feshedilmesi düşünülemez. Fakat, zaten idarenin genel olarak sözleşmeli personel istihdam etmesinin en büyük nedenlerinden biri budur. Keyfe keder uygulamalarla iş akitlerini sonlandırabilir, bu şekilde personeli istedikleri gibi baskı altında tutabilir ve amir-memur ilişkisi değil, patron-işçi ilişkisi içinde hareket edebilmektedirler. Bunun çok net bir yansıması da bu olayda hayat bulmuştur. İdari olarak disiplin anlamında değerlendirildiğinde; olayda ismi geçen Hâkim, anlıyoruz ki meslektaşımızın amiri konumunda değil ve dolayısıyla sadece bir tutanak mümzisi, yani hakim veya vatandaş olmasının bir önemi yok! Adalet Komisyonu bu durumu hangi açıdan değerlendirip meslektaşımıza böyle bir yaptırım uygulamıştır? Öncelikli olarak, meslektaşımızın savunma özgürlüğü kısıtlanmış, ceza vermeye yetkili ilk amir tarafından yapılacak disiplin soruşturması sonucu beklenmeden ve alelacele alınmış bir kararla sözleşmesi askıya alınarak işten el çektirilmesi “cezada orantılılık” ilkesine aykırı düşmüştür. Yapılan bu işlem en basit tabirle “makam kayırma” olarak nitelendirilebilir ve bu karar kamu vicdanında rahatsızlık yaratmıştır.

Ankara Adalet Komisyonun verdiği bu yanlış karardan bir an evvel geri dönmesini istiyor ve Adliyelerde görev yapanların sadece Hakim ve Savcılardan ibaret olmadığını, tüm çalışanlara eşit mesafe ve derecede Adalet sağlaması gerektiğini birkez daha hatırlatmak istiyoruz.

Yargı Sen
Takip Et
Latest posts by Yargı Sen (see all)

Yargı Sen

Bizim yegane amacımız; üyemiz olsun yada olmasın tüm kamu çalışanlarının hak ettiği, insana yakışır bir iş ortamında, eşit şartlara ve şansa sahip olduğu, gelecek ve geçim kaygısı yaşamadığı bir çalışma düzeni inşa edebilmektir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir